30 Ekim 2017 Pazartesi

Sutun zararlari

İnsan hariç hiçbir canlı ömür boyu süt içmeye devam etmez. Çünkü doğal süreç bu değildir. İnek, o sütü kendi yavrusu için yapar. Ve insan, inek sütü içmek için evrilmemiştir. Yanı sıra inekler de mısır yemek için evrilmemişlerdir. GDO'lu ya da GDO'suz mısır ineklere zarar vermekte ve salmonella gibi hastalıkların türemesine yol açmıştır. Ve bu süt ve et yoluyla insanlara da geçmektedir. Bununla birlikte sütün içindeki "laktoz" denen süt şekerini sindirmeye yarayan "laktaz" enzimi insanlarda ancak 2 yaşına kadar üretilir. Ve sonra o gen kapanır. Hayvanlarda ve insanlarda yavru sütten kesildiğinde sütün sindirimini sağlayan enzimler yok olur. Yani insanda laktaz enziminin azalması insanın süte ihtiyacı olmadığının açık bir kanıtıdır.
"Laktoz intöleransı" doktorlardan sıkça duyduğunuz cümlelerden biridir. Bunun anlamı şudur; Vücudun laktoz denen maddeyi sindiremiyor. Çünkü laktaz denen enzim üretilmiyor. Ve vücutta sindirilemeyen maddeler zehre dönüşür, zarar vermeye başlar. İyileşmek için yapılması gereken şey aslında çok basittir. Yani çare kısaca sütten uzak durmaktır. Ama bunun yerine laktoz intöleransı için ilaç yazılır. Zaten bu çeşit alengirli cümleler kurulmasının sebebi de ilaç satmaktan başka bir şey değildir.

Çig süt, sütün sindirimini saglayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafindan gerektiği gibi sindirilemez.

Biberonla beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayati proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku götürmez bir gerçektir.

İnek sütü insanın sindirimi açısından uygun değildir. Dahası pastörizasyon işlemi uygulanan sütün sindirimi daha da zorlaşır. İnek sütündeki demir oranı çok düşüktür. Bu yüzden bebeğinize inek sütü vermeniz zaten yapabileceğiniz en büyük hatadır. Burada bahsettiğim şey inek sütünün yetişkin insanlara olan zararlarıdır. Doğa inekleri annelerinin sütünü ve otu ayrı ayrı sindirebilecek şekilde donatmıştır. İnsanda bu durum farklıdır. Buraya dikkat edin! İnek sütü insan midesine girdiğinde , asidik sindirim sıvıları sütün topak halini almasına bir nevi kesilmesine neden olur. Bu peynirimsi yapılar diğer besinlerin etrafını sarar. Bu topak yapıların biran önce sindirilmesi gerekir. Bu yüzden düzenli süt tüketimi bir çok mide sorunlarına yol açar, bir süre sonra on iki parmak bağırsağı da zarar görmektedir.

Kazein Sindirilemez !

İnsan sütü ile bir insan için bir zehir olan inek sütünün en büyük farkı : inek sütünün çok yüksek düzeyde kazein içermesidir. Bu madde ineklerin toynak ve boynuzlarının büyümesini sağlar. Ama bizler boynuz ve toynaklara sahip değiliz. Öyle ise neden insan vücudu için sindirilemez bir zehir olan kazeini tüketiyoruz?

Kazein’in Zararları

Kazein rennin maddesi tarafından midede parçalarnır. Bu maddenin salgısı 2 yaşlarında son bulur. Ve kazein bir zehir halini alır.

-Damar tıkanıklıkları

-Böberek taşı oluşumu

-Bedende yumru oluşumu


Kazein’in başlıca zararlarıdır. Sütün içindeki diğer maddelerinde birçok farklı zararı vardır. İnek sütü eklem ve kemik sorunlarına da neden olmaktadır.

Kemik sağlığı için süt için!

Bu grafikte ülkelere göre 10 yıllık kalça kırığı geçirme ihtimallerini görüyorsunuz. Ve osteoporoz riski en yüksek ülkeler, yine en çok süt tüketen ülkeler sıralamasında yer almaktadır. 

Kalsiyum

Kalsiyum
Halkın genel kanısına göre süt, en iyi kalsiyum kaynağıdır. Bu da yanlış bir bilgidir ve bilimsel bir geçerliliği yoktur. Muhtemelen bu yanlış bilgi doktorların söylemlerinden ve kalsiyumun süt gibi beyaz sanılmasından kaynaklanmaktadır. İsmi Latincede “kireç” anlamına gelen “calx” sözcüğünden kaynaklanır ve kireç de beyaz olduğu için kalsiyumun beyaz olduğu düşünülür. Halbuki kalsiyum metalik gri renktedir. Bugün arama motorlarında, görsellerde kalsiyum arattığınızda yine bir sürü süt ve süt ürünleri görürsünüz. Yani kolay kolay düzeltilecek bir bilgi gibi de görünmüyor. Gerçek ve sağlıklı kalsiyum kaynakları : Portakal , yeşil yapraklı sebzeler , kabuklu yemişler ,lahana ,havuç , haşhaş gibi gıdalardır.

1930'larda Dr. Francis m. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.

Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayati boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hale geldi. Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı.

Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular.

Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı. Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken, kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.

Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticari süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.

Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyhinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika’da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir. Aynı yasakların ülkemizde de başladığını hatırlatmak isterim http://www.hurriyet.com.tr/sut-satisinda-onemli-duzenleme-buna-dikkat-40439751

Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhi olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hale getirir ve bu da süt endüstrisinin maliyetlerini azaltır.

Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur.

Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için basta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki, Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır. 

İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor.

Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolesterolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor. Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız!

Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.

Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından mustariptirler. Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla kalsiyum sağlar.
Kuzey Dakota’nın Grand folksa şehrindeki insan araştırma Merkezi’nde yapılan yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.

Daha da dikkate değer bir nokta şudur: yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı’da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı.

Boronu nereden bulabiliriz?

Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kalsiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. doğa zaten ihtiyacımız olan hayati besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır. Ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden "işe yaramadığını" düşünür durur. Yemek yapma ile ilgili olarak şu makaleyi okumanızı öneririm. http://iyilestirici.blogspot.fr/2017/08/en-saglkl-yemek-tarifi.html

Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.

Çocukları "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir. Çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar.

Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.

İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır. Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.

İnek sütü, insan sütünün 4 kati protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.

Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.

Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.

İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil.

Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve iyileşme (food and healing) adli kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi söyle açıklar:

"Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar kuvvetle bağlantılıdır. Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, adet düzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. kısırlık bile bu yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor."

Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu batıl bir tavsiyedir. Doğrudur, 100 graminda 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir. Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler.

Newyork devlet üniversitesi tip merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski söyle diyor: "yalnızca kalsiyum-fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35'e 1, inek sütününki yalnızca 1.27'ye 1. inek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir." Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:

Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kivircik lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400 mg).

Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle seker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz.

Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir. Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken ayni zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır.
3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği görülür.

Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit "cinsel öz"dür.

İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar.

Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan keçi sütü olmalıdır.

İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile makul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.

kaynak:https://www.hps-online.com/troph9.htm

http://t24.com.tr/haber/prof-aydin-eger-sut-kampanyasi-surerse-morfinman-bir-nesil-yetistirecegiz,203301?fbclid=IwAR2Dr2zbwFGn6FKf6zvQN_JSY2VXQv4RjbGT_-GgigtTtQwR01sr4wru_jw

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder