Hiç bir şey dogmaya karşı bağışıklık kazanmış değildir. Ve buna bilimde dahildir. Belirli ilkeler dizisi inkar edilemez şekilde doğru olarak kabul edildiğinde kimse kazanmaz. Yani diyelim Newtoncu fizik yasaları bugün olan biten her şeyi açıklamaya yetmiyor. Ve zamanla bazı ilkelerden vazgeçmek de gerekiyor.
Öte yandan bilimin kendisi bilinçsizdir. Bilinç sahibi olan (ya da
olması gereken) insandır. Tabii bu arada bilimden neyi kast ettiğimiz de büyük
önem arz ediyor. Bugün bizlere bilim diye kaktırılan şeyin gerçek bilimle
alakası yoktur. Bilim dediğimiz şey insanlara hizmet ve daha medeni bir hayat
yerine insanları hasta edip çeşitli felaketlere sürüklüyorsa ona başka bir şey
denir.
Örnek vermek gerekirse; eskiden normal tansiyon
belirlenirken kişinin yaşının önüne 1 sayısı koyup, sağdan ikinci basamağa bir
virgül eklenirdi. Yani yaşınız 49 ise 14,9 tansiyon sizin için normaldi. Sonra
tansiyon "13/8 normaldir" sınırına çekildi 14/9 üstü ise ilaçla
kontrol edilmesi gereken yüksek tansiyondu. Bugün abd tansiyon üstü sınırını
12/7 ye çekti, tabii bu da yüz milyonlarca tansiyon hastası yaratılacağı
anlamına gelir. Gelelim total kolesterole, en eski sınır 210-220 idi. Bu sınır
200 e çekildi sonra da 180 e çekildi. Ve bu da yüz milyonlarca kolesterol
hastası daha yoktan yarattı. Şekere (diabet) bakacak olursak yine aynı durum.
Eski açlık kan şekeri 110-120 sınırında ise ilaç yazılmazdı, bu da çekildi mi
100 e al sana yüz milyonlarca şeker hastası daha.
Bu örenekler saymakla bitmez. Ama farklı konulardan
bir kaç örnek daha vermek isterim. Küresel ısınma, bilim ekipleri için
inanılmaz derecede kârlı hale geldiğinde, bazıları bir şeylerin sarsılmasını
önlemek için verileri manipüle etmeye başladı. Dahası, belirli bilimsel bir
fikir geniş çapta benimsenirse, şüpheci olan ve bağımsız araştırmalarla
iddiaları doğrulamak isteyen kişiler araştırma alanlarında, finansman,
konferans vb. Kesintiye uğradığını görebilirler.
Mesela araştırmanız şiddet içeren bilgisayar oyunları
oynamak ve okulda pompalı tüfekle ateş etmek arasında bir korelasyon olmadığını
gösteriyorsa, araştırmanız hakkında konuşmak için bir tv stüdyosuna çağrılmanız
pek olası değildir; ancak, evet demeye istekli iseniz, böyle bir bağlantı var,
o zaman kapılar sonuna kadar açılacaktır.
Bugün bilimin geldiği nokta, insan nüfusunu azaltmaya,
ve kalanları da köleleştirmeye yönelik çalışmaktan ibarettir.
Eğer bir kötülük yapacaksanız bunu allayıp pullayıp,
iyi bir şeymiş gibi göstermelisiniz. Son derece pahalı elektronik cihazlar
kullanmalı, beyaz önlükler, yıllarca okunan okullar ile tetikçileri
yüceltmelisiniz. Ve çok basit bir şeyi anlatırken bile halkın anlayamayacağı
bir dil ile teknik terimler kullanarak yapmalısınız. Yine örnek vermek
gerekirse; “laktoz intöleransı” falan demelisiniz ki bunun yanında ilaç
satabilesiniz. Aksi takdirde tutup da basitçe “süt içmemen gerekiyor"
derseniz ilaç satamadan hastayı kaybedersiniz. Burada “hastayı kaybetme” sözünü
kişinin rahatsızlıktan kurtulması anlamında kullandığımı ve bu durumun da ilaç
firmalarının işine gelmeyeceğini belirtmeme gerek var mı bilmiyorum.
Bütün bunlara rağmen insanların bu durumu
anlamamaları, kendilerinin doğru, başkalarının ise yanlış olduğu önyargısına
sahip olmalarıdır. Tabii ki bunun sebebi egodur.
Egodur çünkü yıllardır onlara kaktırılmış doğru adı
altındaki yalan budur. Şayet gittikleri yolun yanlış olduğunu bilseler bile
yine de yollarından sapmak istemezler. Çünkü hatalı olduklarını kabul
etmelerine egoları engel olur.
Bütün kararlarımızı sahip olduğumuz bilgiler
doğrultusunda veririz. Ama bir konu hakkında karar verirken sadece vereceğimiz
kararımız üzerinde düşünürüz. Hiçbir zaman bilgilerimizi gözden geçirmeyiz.
Çünkü bildiklerimizin doğru olduğu önyargısına sahibizdir. Ama
bildiklerimiz tümden yanlışsa ne olacak? Elbette ki yanlış kararlar vereceğiz.
Bu sebeple insanların kritik dönemlerde verecekleri kararlardan önce
bildiklerini sorgulamalıdırlar. Yanı sıra birçok insan hiçbir şey bilmediğinden
kararı onların yerine otorite vermektedir. Onun işi sadece otoriteye
inanmaktır. O zaman düşünmek gerekiyor. İnançlarımız bize daha iyi bir yaşam
sağlıyor mu diye. İnanç diyorum, çünkü bilim de bir çeşit inançtır. Bizler
sadece bilimsel araştıma yapanların söylediklerine inanma durumundayız.
Bunların yani bilimin ve bilim insanlarının tüccarlara, yani kapitalizme hizmet
ettiğini bilmeden...
Modern bilimin en büyük dogması, yapılan uygulamanın
sonucunun ne olduğunu bilemeden, nasıl uygulanacağını bilmesidir. Bilim ahlaki
kurallara sahip olmadığından sonuçları düşünerek ilerlemez. Sadece verilere
dayanarak ilerler.
Tabii bu arada "Ama gerçek bilim değil"
diyenleri duyar gibiyim. Bu da neredeyse tüm müslümanların "Ama bu gerçek
islam değil" demesiyle aynı yere varıyor. Beni ilgilendiren şey sonuçlardır,
anlatılan değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder